Süheyl Ünver Anılıyor

Son devrin önemli aydınlarından, hekim ve sanat adamı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, vefatının 27. yılında anılıyor.

 

İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni – Kültür Servisi

Süheyl Hoca için söylenecek çok söz; yazılacak çok kelam var. O bir tarihçi, şehir tarihçisi, İstanbul, Bursa ve Edirne Tarihçisi... Hoca, hocaların hocası, üniversite hocası.
Bugün, son devrin meşhur entelektüellerinden, hekim ve sanat adamı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in vefatının 27'ıncı yıl dönümü...
Geleneğe Vefa Derneği, bugün tertip ettiği merasimle Süheyl Hoca'yı Edirnekapı Sakızağacı kabristanlığındaki mezarı başında dualarla yâd edildi.
Osmanlı kitap sanatlarına yaptığı katkılar, kazandırdığı eserler ve isimlerle tanıtan araştırmacı, yazar, müzehhip, ebrucu, hattat, tıp âlimi Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver vefatının 27'inci sene-i devriyesinde yakınları, talebeleri ve sevenleri tarafından anılarak hayır ve rahmetle yâd ediliyor.

 

SANATKÂR, ARŞİVCİ, MÜŞFİK BİR ÜNİVERSİTE HOCASI

Süheyl Hoca için söylenecek çok söz; yazılacak çok kelam var. O bir tarihçi, şehir tarihçisi, İstanbul, Bursa ve Edirne Tarihçisi. Hoca, hocaların hocası, üniversite hocası... Bilim insanı, tıp tarihçisi, ressam, müzehhip, minyatür ustası, katı sanatkârı, arşivci, araştırmacı, yazar, şair, vefakâr bir dost, müşfik bir aile reisi. Akl-ı selim, tab-ı müstakim bir Müslüman. O, Ord. Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver.
Geleneksel Sanatlara ve irfanımıza yaptığı katkılar yanında, Dermatoloji-Zührevi hastalıklar ile Dâhiliye uzmanlığı gibi çift ihtisas sahibi olan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver; Tıp Tarihi Kürsüsü'nün de kurucusudur. Osmanlıcayı saymıyoruz. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Süheyl Ünver Merhum, Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere 18 bilimsel kurulun üyeliğinde bulunmuş. Yüzlerce makalesi ve kitabı bulunan Süheyl Hoca'nın defterleriyle birlikte imzasını taşıyan makale, kitap ve kitapçık sayısı 2 binin üzerinde.
Süheyl Hoca, unutulmaya yüz tutan katı' sanatına can suyu taşıyan nevi şahsına münhasır kabiliyetleri olan bir üstattır. Süheyl Hoca, İslâm Türk sanatlarının Osmanlı'dan Cumhuriyet'e aktarılmasına vesile olan isimlerin başında gelmektedir. Onun belki de en büyük hizmeti Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Topkapı Sarayı'nda kurulan Fatih Nakkaşhanesi'nin Cumhuriyet döneminde tekrar açılmasını temin etmesi olarak gösterilebilir.

 

TOPKAPI SARAYI NAKKAŞHANESİNİ İHYA ETTİ

Yüzyıllar boyunca Topkapı Sarayı'nda Osmanlı cihan devletinin kitabiyat hizmetlerini görerek, medeniyetimize birbirinden âlâ eserler kazandıran Fatih Nakkaşhanesi'nde onlarca müzehhip, hattat, cilt ve kâğıt ustası, ince bir zevki özenle işleyerek sarayın kitabiyat hizmetlerini yerine getiriyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kapısına kilit vurulan Nakkaşhane 1950'li yılların sonundan itibaren tıp âlimi, müverrih, sanat araştırmacısı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in girişimleriyle tekrar mürekkep ve fırça ile buluşarak kamış kalemin zikir sesine kavuşmuştur.
Hâsılı, Süheylh Ünver Merhum'un muazzam gayret ve emekleriyle öz sanatlarımız bugün bulunduğu yere gelmiştir. Sühely Hoca'nın İslam-Türk sanatları ile meşgul olduğu yılların siyasi ve ekonomik konjonktürel ortamı günümüzde olduğu gibi güllük gülistanlık değildi. O yıllarda hat sanatıyla meşgul olanlar ilahi kelama kaçak-göçek hizmet etmek durumundaydı.
Bir hasbıhalimizde Mücellit Rafet Güngör anlatmıştı. "1980'li yılların başında içerisinde hat levhaları da olan bir geleneksel sanatlar sergisi açtım. Polis, harf inkılâbına muhalefetten gözaltına aldı. Paçayı zor kurtardım." Siz, şimdi bir de 1940'lı; 50'li yıllara gidin ve Süheyl Hoca'nın Mili Şef dönemindeki "mümtaz sanat ortamı"nda hangi zorluklarla karşılaşmış olabileceğini hayâl edin!

ÇOK ÖNEMLİ TALEBELER YETİŞTİRDİ

Süheyl Ünver, klasik tezyini sanatlarımıza ait tetebbuatını başta kızı Gülbün Mesara, gelini Dürdane Ünver olmak üzere öğrencisi, günümüzün yaşayan en büyük tezhip ustası Cahide Keskiner'e öğreterek, özellikle saray tezhip ekolünün yaşatılmasını temin etmiştir. Cahide Keskiner Hoca da birikimlerini Semih İrteş ve Mamure Öz gibi tasarım ve tezhip sevdalılarına aktararak tezhip ve minyatür sanatının yeni nesillerin irfanına arz edilmesine katkıda bulunmuş; müteakip yıllarda başta Mimar Sinan Üniversitesi olmak üzere İstanbul'da ve Anadolu'daki üniversitelerde Güzel Sanatlar Fakülteleri'nde hat ve tezhip bölümleri açılmıştır.
Süheyl Hoca'nın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı bünyesinde öz sanatlarımıza yaptığı katkılar katı' sanatı başta olmak üzere İslam-Türk sanatlarının dünden bugüne taşınmasında hayati rol üstlenmiştir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ndeki "Süheyl Ünver Nakışhanesi"nde Hocamızın kerimesi Gülbün Mesara babasının izinden giderek öz sanatlarımıza yeni eserler ve isimler kazandırmıştır. Gelini Dürdane Ünver de kaatı sanatına yaptığı hizmetlerle Süheyl Hoca'nın sanat yolunu, hüvesi hüvesine; milimi milimine devam ettirmektedir.
Kanaatimce Hamid Aytaç Hoca'nın hat sanatına yaptığı hizmet ne ise, Süheyl Hoca'nın da minyatür, katı ve tezhip sanatına yaptığı hizmet odur.

OSMANLI İLE CUMHURİYET TÜRKİYESİ ARASINDA SANAT KÖPRÜSÜ KURDU

Osmanlı ile günümüz Türkiyesi arasında ilim, sanat ve kültür köprüsü kuran Süheyl Ünver bir şehir aşığıdır... Başta İstanbul, Edirne ve Bursa olmak üzere Osmanlı şehirlerinde sivil ve dini mimari örneklerine ait, bir kısmı artık günümüze ulaşamayan pek çok eseri, yazı ve çizimleriyle yeni nesillere aktaran nev'i şahsına münhasır bir şahsiyettir.
Kültür, sanat ve fikir dünyasına yaptığı katkılar dolayısıyla birçok ödül alan Süheyl Ünver Hoca, 1500 makaleye, 500 kitaba/kitapçığa ve binlerce resme/tezhibe/minyatüre imza atmıştır... Fani dünyaya veda edişinin 27'inci yıldönümünde Süheyl Hoca'yı rahmetle yad ediyoruz. Ruhu için Fatihalar okuyalım.
Süheyl Ünver Hocamızın geleneksel sanatlarımıza yaptığı katkılar ve yeni kuşaklara bıraktığı miras üzerine sanatkâr büyüklerimizle hasbıhal ettik.

 

Hasan Çelebi (Reisülhattatin): Süheyl Ünver Merhumun İslam Türk sanatlarına yönelik olarak çok büyük hizmetleri vardır. Bunu evvela kabul etmek gerekir. Süheyl Ünver, tıp âlimiydi, profesördü. Her şeyin yasak olduğu bir dönemde kendisi mensup olduğu üniversitede Tıp Enstitüsü açtı. Ve Bu Enstitüde talebelerine İslâm sanatlarını öğretmeye gayret etti; pek çok genç yetiştirdi. Bugün özellikle minyatür, tezhip ve kaatı alanında Süheyl Ünver'in talebeleri ve talebelerinin talebeleri sanatlarını çok güzel bir şekilde icra ederek, eskimez güzellikleri yeni nesillere aktarmaktadır. Süheyl Hoca'nın özellikle tezhip ve minyatür alanında çok gayretleri olmuştur. Çok önemli talebeler yetiştirmiştir. Hoca'nın talebelerinden Cahide Keskiner Hanım Yüksek Hizmet Ödülü almıştır.



HERKESİN ÖZ SAATLARIMIZDAN KAÇTIĞI YILLARDA MEDENİYETİMİZE SAHİP ÇIKTI

Süheyl Hocayı vefat yıldönümünde hayır, rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. O dönemde Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver gibi gayretkâr birkaç insan daha çıksaydı şüphesiz öz sanatlarımız bugünkü bulunduğu noktadan çok daha ileriki bir mevkide olurdu. O dönemin şartlarından dolayı hemen hemen herkes korkup kaçtı ya da köşesine çekildi yahut da geri durdu. Ama o kaçmadı, bildiklerini öğretme gayretinde bulundu.
Kendisiyle tanışma şerefine nâil oldum. Muhterem bir insandı. Özellikle yazma eserlere meraklıydı. Nerede, hangi kütüphanede bir yazma eser varsa mutlaka gider, bulur ve yakıt altına alırdı. Süheyl Hoca yüzlerce not defteri tuttu. Keşke onun tuttuğu defterler, fihristler, ajandalar taranarak yazma eserlerle ilgili bir çalışma yayınlansa.

 

Semih İrteş (Yüksek Mimar, Nakkaş)

Hoca oldukça disiplinliydi, prensip sahibiydi... Konuşmalarına yazılı olarak hazırlanırdı. Genelde estetik güzelliklerden ve öz sanatlarımızdan bahisler açan sohbetler eder ve sohbetlerde mutlaka not tutulmasını isterdi. Süheyl Hocamız bahsettiğim disiplinini hayatının son anına kadar devam ettirdi. Hocanın lügatinde boş vakit kavramı yoktu... Her vaktini, her anını, her saniyesini dolu dolu yaşadı ve değerlendirdi.

 

FIRÇAYI VE KALEMİ ELİNDEN DÜŞÜRMEDİ

Süheyl Hoca'nın uyuduğu sınırlı vakitler hariç kalem ve fırça elinden hiçbir zaman düşmedi. Hoca, geriye yüzlerce eser bıraktı. Bir insanın farklı disiplinlerde bu kadar meşguliyeti varken böyle devasa eserler verebilmesi için herhalde evliya olması gerekir.
Bununla birlikte hoca çok mütevazı bir insandı... Kendini hiçbir zaman ön plana çıkarmazdı... Ön planda, görünürde olmak istemezdi. Yaptığı işi, aşkla, şevkle ve büyük bir heyecanla yapardı... O zamanlarda basın, maalesef geleneksel sanatlarla ilgili değildi... Gazetelerde sanatlarımızla ilgili haberler yayınlanmaz ya da nadiren yayınlanırdı.
Süheyl Hocanın İslam-Türk sanatlarına yaptığı katkıları birkaç cümle ile anlatmak çok zor... Evvelemirde Süheyl Ünver hoca müthiş bir deha idi. Bunun altını çizmek lazım... Bugün bu ülkede -abartısız söylüyorum- geleneksel sanatlarımız icra edilmeye devam ediyorsa bunda Hoca'nın en az yüzde 80 payı vardır.

BÜYÜK BİR ARŞİVCİYDİ

Süheyl Hoca aynı zamanda büyük bir arşivciydi. Her şeyi kayıt altına alırdı. Tezyini sanatlarımıza dair eskilerden, sanatkâr dedelerimizden ne bulduysa bunları kaydetti ve yeni nesle aktarılmasına vesile oldu... Muazzam çalışmalar yaptı...
Hoca, aynı zamanda çok önemli talebeler yetiştirdi. Bizim yetişmemizde de Süheyl Ünver Merhumun payı çok büyüktür, kendisinden feyz almanın bahtiyarlığına eriştik.
Hoca, zincir vazifesi, köprü görevi görmüştür. Geçmişteki kültürün günümüzde de devam etmesinde çok büyük payı vardır.
Süheyl Hoca'nın pek çok sanat dalında araştırmaları olmuştur. Hatta, tezhipte, ebruda, minyatürde, kaatı da önder olmuştur. Onun Osmanlı kitap sanatlarına dair yazdığı kitaplar/kitapçıklar gününüz araştırmacıları için hazine değerindedir.


Dürdane Ünver (Kaatı Sanatkârı)

Hoca çok çalışırdı. Hiç boş durmazdı. "Beni boş bulduğun zamanda ruhumu kabzet" şeklinde Azrail Aleshisselam'la bir anlaşması olduğunu söylerdi. Çok çalışan, çalışmaktan usanmayan bir müstesna zattı.
 

CEMİYETİMİZ SÜHEYLHOCA'YI ANLAMIŞTIR

Cemiyetimiz umarım Hocamızı anlamıştır. Anlayanlar anladı; anlamayanları da deşifre etmeye gerek yok. Toplumumuzun Süheyl Ünver Merhum'u sanat yönüyle ve estetik değerler yönüyle anladığını düşünüyorum.

Türkiye'deki bugünkü sanat ortamı; geleneksel sanatlar ortamı Süheyl Hoca'nın araştırmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Bugün geleneksel sanatlardan; Osmanlı kitap sanatlarından para kazananlar, ekmek yiyenler, Süheyl Hocamıza çok şey borçludur... Bunun için Hoca'nın kıymeti bilinmektedir; bilinmelidir...
Onun jenerasyonu, onun kıymetini, bu sanata ne kadar hizmet ettiğini; çok insanın yolunu aydınlattığını biliyor; bizler de sizler de biliyoruz/biliyorsunuz çok şükür.
Medresetü'l-Hattatîn'de Osmanlı kitap sanatlarıyla ilgili ilk araştırmaları Süheyl Ünver Merhum yapmıştır. Oradaki birikimi, gelecek nesillere aktarmıştır.

HIZINA YETİŞMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ

Hocamızın hızına yetişmek mümkün değildi. Daha 17 yaşında bir gençken mezar taşlarına âşık olmuş, mezar kitabelerini araştırmış, kitabelerde yazan metinleri defterlerine kaydetmiştir. Hoca Ali Rıza'dan resim dersleri almış, Necmeddin Okyay'dan ebru sanatını öğrenmiştir.
İstanbul'un, Anadolu'nun, Bursa ve Edirne gibi payitahtlık yapmış kentlerin tarihi binalarını resmetmiştir... Bugün, Osmanlı Devleti'nin sanat izzetini yansıtan pek çok kervansaray, çeşme, sebil, namazgâh yerli yerinde yoktur; ama biz, bunların varlığını biliyoruz. Nasıl biliyoruz, nereden biliyoruz? Süheyl Ünver Hocamızın defterlerine çizdiği resimlerden, yaptığı minyatürlerden biliyoruz...
"Benim yaptıklarım birer belgedir" derdi Hocamız... Bence onlar birer belge değil; her biri sanat harikasıdır... Sanat eseridir... Ama hâlâ Hoca'ya laf söyleyenler de var...
Ahmet Güner Sayar Bey, Süheyl Beyin arşivinden yola çıkarak çok önemli bir kitaba imza attı. Süheyl Hocamızı tüm yönleriyle tanımak isteyenlerin mutlaka o kitabı okumaları gerekiyor.

ÇOK DÜZGÜN BİR İNSANDI 

Süheyl Hoca sayesinde bir şeyler öğrendik. Süheyl Hoca çok düzgün bir insandı, tertipliydi. Hayatımda o kadar düzgün, mükemmel bir insana rastlamadım. Hoca, doktorluk çalışmalarında da öyleydi, sanat çalışmalarında da öyleydi, ev hayatında da öyleydi. İnsanlık âlemine örnek olan bir beyefendi şahsiyetti Süheyl Hoca. Onun gibi biri yüzyılda bir ancak gelir... Kanaatimce o, bu dünyaya görevli olarak geldi, vazifesini ikmal etti ve gitti.
Hocamız kimseyi incitmezdi; incinse de incitmezdi. Üzüntüsünü, sevincini dile getirmeyen bir insandı o. Haklı dahi olsa sesini hiçbir zaman yükseltmeyen numune bir insandı... Onu tanıyanlar, sohbetinde bulunanlar büyük bir bahtiyarlığa erişti.

EN BÜYÜK MİRASI YETİŞTİRDİĞİ TALEBELERDİR

Hocanın en büyük mirası yetiştirdiği talebeleridir. Yaptığı arşiv çalışmalarıdır. Bugün ben hayata bu kadar bağlıysam bunda rahmetli kayınpederim Süheyl Ünver'in katkısı çok büyüktür... Annemi kaybettim, kayınvalidemi kaybettim, eşimi kaybettim, çok büyük acılar yaşadım, hâl böyleyken, hayata, hocamın bana/bizlere öğrettiği sanatla ve edeple tutundum. Şayet Süh9eyl Hoca ile tanışmasaydım bomboş bir insan olurdum. Şimdi hayata dört elle sarılıyorum, Geride ne bırakabilirimin, vefa borcumu nasıl ödeyebilirimin telaşını yaşıyorum.

SÜHEYL HOCAMIZ BİZLERE SOYADINI MİRAS BIRAKTI

Para pul her şey bitiyor, manevi duygular bitmiyor... Süheyl Hocamız bize soyadını bıraktı. Bundan daha büyük bir miras olabilir mi? Dedemizin soyadı bu.
Bir insanın bu kadar kabiliyetli olması mümkün değildir; çok özel bir insandı kayınpederim. Hakikaten nadir yetişen bir insandı. Hayata vazifeli olarak gelen ender insanlardan biriydi... Sadece babamız değil; aynı zamanda hocamızdı.

NEDEN BU KADAR ÇOK ÇALIŞIYORUZ?

İbrahim Bey, neden bu kadar çok çalışıyoruz biliyor musunuz? Onu tanıyanlar bu sorunun cevabını bilir. Elimizde her an hocamızın çizdiği bir yol haritası var, mesajları var... Bunun için çok çalışıyoruz, onun açtığı ışıklı, feyizli, bereketli yoldan yürümeye gayret ediyoruz.

MÜKEMMEL BİR HOCAYDI

Mükemmel bir hocaydı. Süheyl Ünver'in tüm yaklaşımları pozitifti. Hayata olumlu bakardı. Süheyl Bey talebelerine hiçbir zaman "Bu yaptığın olmamış, böyle olmaz, yanlış yapmışsın" dememiştir. Peki ne demiştir? "Efendim böyle yapsaydınız belki daha iyi olabilirdi. Belki tekrar deneyebilirsiniz" demiştir. Günümüzün bazı hocalarına bakıyoruz, talebeler azarlanıyor, beğenilmeyen dosyalar, müsveddeler, meşkler havalara, öteye-beriye atılıyor.

TELKİN YERİNE TAVSİYE EDERDİ

Hocamız bıkmadan, usanmadan, derslerini lisanın münasip olanıyla anlatır, telkin etmek yerine tavsiyede bulunurdu.
Tezhibe, minyatüre ilk başladığım yıllardı. "Dürdane Hanım, gelin bakalım hep birlikte boyayalım, hangimiz daha güzel yapacak?" diyerek bizleri teşvik eder, yüreklendirirdi. Boyama bitince de "Bakınız, sizin yaptığınız benimkinden daha güzel olmuş" derdi. Hocamızın yaptıkları tabii ki mükemmeldi; mükemmel insan muhatabına işte böyle değer verir.
Süheyl Hoca ile 10 yıl birlikte yaşadık. Hoca dışarıda nasılsa evde de aynı mükemmellikte bir insandı. Kanaatimce Prof. Dr. Süheyl Ünver'in yeri doldurulamaz, çünkü az önce arz ettiğim gibi mükemmel bir insandı. Yattığı yer nur olsun.

 

Yrd. Doç. Dr. Süleyman BERK (Hattat)
Yalova Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 

TEŞVİK ETMEK EN ÖNEMLİ HOCALIK VASFIYDI

Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Türk hat sanatı tarihinde ana kaynak sayılabilecek eserleri yanında hurde bilgi denebilecek faideli malumatı en fazla toplayan müelliflerin başında gelmektedir. Bu bilgileri kaydetmiş veya yayımlamıştır. Ondan sadır olan şu söz onun bilgi toplamadaki ve saklamadaki hassasiyetini ortaya koyar. "Benden duyduklarınızı kaydederseniz sizin olur. Yok, eğer kaydetmezseniz tekrar benim olur."
Gerçekten yorulmak bilmez bir mesâi ile durmadan çalışmış ve elde ettiklerini kaydetmiş, fotoğraflamış veya resimlemiştir.
Bugün geriye dönüp baktığımızda ondan geriye birçok eser kaldığını görürüz. Ancak uzun bir araştırma ve yorucu bir çalışma ile elde edilebilecek birçok bilgi ve belgeye Süheyl Ünver sayesinde rahatça ulaşabilmekteyiz.

İLİM VE SANAT TALİBİ ONUN YANINDA İTİLİP KAKILMAMIŞTIR

Ondan geriye kalan basılı eserler dışında, binlerce dosya bugün Süleymaniye Kütüphanesi, Ankara Tarih Kurumu Kütüphanesi ve kızı Gülbün Mesara'nın emanetinde bulunmaktadır. Bu dosyalar önümüze zengin bir malzeme sunmaktadır. Yüz binlerce bilgi, belge, fotoğraf ve resim bu dosyalardadır. En ufak bilgi kırıntısı dahi kaydedilerek ilgili yere konmuştur. Artık görülmesi mümkün olmayan İstanbul manzara ve köşelerini, mimari eserlerini ve mezar taşı kitâbelerini Prof. Ünver sayesinde fotoğraf ve resimle de olsa görme imkânına sahibiz.
Ayrıca kendisi çalışkanlığı, efendiliği ve kanaatkârlığı ile de yeni neslin örnek alabileceği bir ilim adamıdır. İlim ve sanat talibi onun yanında itilip kakılmamış bilâkis teşvik görmüştür. Ket vurmak değil teşvik etmek herhalde en önde gelen hocalık vasfıdır.
Hz. Peygamber Efendimizin (sav) hadîs-i şeriflerinde belirttikleri üzere, geride sadaka-i câriye kabilinden eser bırakan ilim ve sanat adamalarından olmuştur.
Onu en güzel anlata eser; muhalled eser şüphesiz Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar'ın kitabıdır. Ruhu şâd olsun.