(ö.999/ 1591) OSMANLI HATTATI
Kırım’dan geldiği için Kırîmî nisbesiyle anılmıştır. Yazı hocası Şeyh Hamdullah’ın torunlarından Derviş Mehmed’dir.
Şeyh üslubunda yazı yazmaya başlamış ve büyük bir şöhrete kavuşmuştur. Bu arada sülüs-nesih yazılarında yeni bir üslûp denemesine girişmiş ve sonunda muvaffak olamadığı gibi eski üslûbunu da bozmuştur. Gülzâr-ı Savâb’da ölümüne yakın tanburunu kırarak tövbe ettiği bildirildiğine göre, mûsiki ile de meşgul olduğunu söylemek mümkündür. Son zamanlarında mezarını yaptırıp taşını diktirdiği, taşın üzerine tarih olarak yan yana iki dokuz (99) yazdığı, soranlara da,”Talebelerimden bir dokuz daha yazacak bulunur” dediği rivayet edilir. Bu taş Edirnekapı Mezarlığı’nda iken hasara uğradığından Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ne kaldırılmıştır. Abdullah Kırîmî’nin üçte ikisini yazdığı ve önde gelen talebelerinden Emrullah Efendi’nin tamamladığı, muhakkak hatlı bir En’am-ı Şerif, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir (AY. m.6763)
BiBLİYOGRAFYA
Müstakimzâde, Tuhfe-i Hattâtîn (nşr. İbnülemin Mahmud Kemal). İstanbul 1928, s. 289;
Nefeszâde İbrahim, Gülzâr-I Savâb (nşr. Kilisli Muallim Rifat). İstanbul 1939, s. 58;
Suyolcuzâde Mehmed Necib, Devhatü’l küttâb (nşr. Kilisli Muallim Rifat).İstanbul 1942, s. 106.
Abdülaziz b.Abdülvehhâb
XVI. YÜZYIL SAFEVÎ DEVRİ TASVİR SANATÇISI.
Âlî onun İsfahan’lı, Kâdî Ahmed ise Kâşânlı olduğunu kaydeder. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Şah Tahmash’ın Tebriz’deki saray nakışhanesinde yetişmiştir. Şaha resim ve nakış dersleri vererek onun bu sanatla daha çok ilgilenmesini sağladı. Belki de bu sebeple Hoca Abdülazîz ismiyle anıldı ve bu imzayı kullandı. ‘’Behzâd’ın talebesi” (Şâkird-i Behzâd) imzalı tasvirinden dolayı onun büyük minyatür sanatkârı Behzâd’ın öğrencisi kabul etmek mümkün olduğu gibi, sanatında usta ve eşsiz bir musavvir olduğu konusunda birleşen kaynaklarıda göz önüne alarak, kendisini sanatta Behzâd’a en yakın sanatçı saydığı veya onun çok fazla tesirinde kaldığı da düşünülebilir.
İşlediği bir suç yüzünden Şah Tahmash tarafından burnu ve kulakları kesilerek cezalandırıldı. Kâdî Ahmed, suçunun kötü niyetli kişilerle iş birliği yaparak Şahın mührünü taklit etmek olduğunu bildirir. Âlî ise, talebesi Molla Ali Asgar ile birtakım kötülüklere karıştıkları için, şahın hareminde hizmet eden bir genci de yanlarına alarak Hindistan’a gitmek üzere Şiraz’a kaçtıklarını ve yakalandıklarını rivayet eder. Bu sebeple hakkında ölüm cezası verilmişken sanatındaki ustalığı göz önüne alınarak cezası hafifletilmiştir.
Sanatçının elinden çıkmış bazı tasvirler, Houghton Şehnâmesi olarak bilinen Şah Tahmash adına hazırlanmış Firdevsî’nin Şehnâme adlı eserinde yer almaktadır. ‘’Şâkird-i Behzâd” imzalı tasvirin yer aldığı Şah Tahmash Albümü ise Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (Hazine,nr. 2161) korunmaktadır. ‘’Amel-i Hâce Abdülaziz” imzalı bir minyatürü de Paris Bibliotheque Nationale’dedir. (Suppl. Pers. 1572,s. 2)
BİBLİYOGRAFYA
Âlî, Menâkıb-ı Hünerverân (nşr. İbnülemin Mahmud Kemâl ),İstanbul 1926,s. 65-66,
Kâdî Ahmed (Kummî) Calligraphers and Painters (trc. V. Minorsky), Washington 1959, s. 30, 186, 188
Filiz Çağman-Zeren Tanındı, Topkapı Sarayı Müzesi İslâm Minyatürleri, İstanbul 1979, s. 44
M.B. Dickson- S.C. Welch, The Houghton Shahnameh, Cambridge 1981, 1, 216
D. Duba, ‘’Abd-al-Aziz b. Abd-al-Vahhâb”, Elr, 1,97-99.İSAM
(ö. 1125/1713) OSMANLI ÂLİMİ, ŞAİR VE HATTATI
İstanbul’da Kasımpaşa’da doğdu. Babası Tersâne-i Âmire mahzen kâtibi Amizâde Mehmet Efendi’dir. Bazı eserlerindeki müellefi ve ketebe kayıtlarında dedesinin adının Mustafa olduğu belirtildiğinden, kaynaklarda Abdülbâki Ârif b. Mehmed b. Mustafa şeklinde anılmaktadır. Şiirlerinde Ârif mahlasını kulIandığından Ârif Abdülbâki olarak da tanınmıştır. Arapça kaynaklarda ise Ârif er-Rûmî ismiyle zikredilmektedir, Sâlim Tezkiresi’nde belirtildiği ne göre (s.443), medrese tahsilini tamamladıktan sonra Rumeli kazaskerliğinden mazul Memikzâde Mustafa Efendi’den mülazemet·aldı (1062/ 1652). Şeyhi ise Vekâyiu’l-fuzalâ’da (s 358) Bosnalı Bâlî Efendi’den mülâzım olduğunu kaydetmektedir. Fakat İ. H. Uzunçarşılı Sâlim’in verdiği bilgiyi daha doğru bulmakta, doğum tarihi bilinmeyen Abdülbâki Efendi’nin, Memikzâde’den mülâzemet aldığı yıl belli olduğuna göre, 1043’te (1633) doğmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtmektedir. Abdülbâki Efendi bir müddet Haremeyn evkafı kâtipliği yaptı ve sırası gelince, 1076 Muharreminde (Temmuz 1665) İstanbul’da kırk akçe’ yevmiyeli Defterdar Yahyâ Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Burada görevini tamamladıktan sonra Şeyhülislâm Minkârîzâde Yahyâ Efendi’nin yaptığı imtihanda birinci olarak ibtidâ-i hâriç pâyesiyle Mâlulzâde Medresesi’ne müderris oldu (1668). Abdülbâki Efendi önce Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa ‘ya , sonra eniştesi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ‘ya intisap ederek onlann yakın ilgi ve yardımlarını görmüştür. Vazifelerinde başarı gösterdiği için süratle dereceleri yükseltildi ve 1672’de Hüsrev Kethüdâ, ertesi yıl Sekban Ali, 1675’te Hayreddin Paşa, bir sene sonra Atik Murad Paşa , 1678’de Mahmud Paşa, ertesi sene Atik Vâlide Sultan, 1680’de de Süleymaniye medreselerinde çalışarak müderrislik hizmetini tamamladı ve 1092 Recebinde (1681) Selânik kadısı oldu. Bu görevdeyken, zevku safaya düşkün olduğuna dair bir şikayet üzerine IV. Mehmed’in fermanıyla meslekten çıkarılarak sürgüne gönderildi (1 683). Açıkta kaldığı dört yıl boyunca hattatlık yaparak geçindi. Affedildikten sonra yine kadılık göreviyle Bursa’ya tayin edildi ( 1687). Burada müddetini tamamladı ve Mekke pâyesi ile Kahire kadısı oldu (Haziran 1692 ). Buradan azledildikten sonra İstanbul pâyesini aldı (1697) ve ardından da İstanbul kadılığına getirildi
(1698). Önce Anadolu (I 702), sonra da Rume1i kazaskeri oldu ( 1706). Bu vazifesinden Antep ve Mudanya arpalıklarıyla mazul olan Abdülbâki Efendi 1710’da tekrar Rumeli kazaskeri olduysa da burada müddetini tamamladıktan sonra Bursa’da ikamete mecbur edildi (1711 ). 1712′ de affedilince İstanbul’a döndü. On ay sonra seksen yaşını geçmiş olduğu halde vefat etti ve Eyüp Sultan Türbesi hazîresine defnedildi (8 Şevval 1125/ 28 Ekim 17 13). Kabrinin türbeden Bostan iskelesi’ne çıkan kapının solunda, vasiyeti üzerine kendi vakfı olarak hanımı tarafından yaptırılan abdest musluklarının arkasında bulunduğu belirtilmektedir. Vefatına yazılan birçok tarih manzumesi arasında talebesi Seyyid Vehbî’nin. son mısraı “Gidip Ârif Efendi kaldı ismi dehre bâki”(I 125/ 171 3) olan şiiri güzel bir ta’lik ile mezar taşına yazılmıştır. Son zamanlarında malının üçte birini hayır işlerine vakfetmiş,ölümünden sonra, damadı ve talebesi olan Abdürrahim Fâiz Efendi Eyüp Hamamı’nın külhanı karşısında adına bir medrese yaptırmıştır. Ârif Efendi’nin Arapça, Farsça ve Türkce şiir söylemeye kudreti olan, divan sahibi bir şair ve kelâm, ahlâk, siyer gibi dinî i1imlerle sarf, nahiv ve belâgatta devri n önde gelen âlimlerinden biri olduğunda kaynaklar birleşmektedir.Yazıyı Mehmed Tebrîzî’den öğrenerek zamanının “imâd ” ı kabul edilecek kadar iyi bir ta’lik hattatı olan Abdülbâki Efendi birçok murakka’ ve kıta yazmış, kitap istinsah etmiştir. Beyânî, bir murakka’da onun 1101 (1689-1690),1113 (1701 -1702) ve 1116 (1704) tarihli üç parça yazısını gördüğünü söylüyorsa da yerini bildirmemektedir. Yetiştirdiği pek çok talebe arasında Kâtibzâde Mehmed Refî Efendi, Vak’anüvis Râşid Efendi. Şair Seyyid Vehbî, Şeyhülislâm İshak Efendi, kendi kölelerinden olan ve Padişah III. Ahmed’e takdim edilen bir yazısı çok beğenildiği için AbdüIbâki Efendi’den satın alınıp âzat edildikten sonra saraya meşk hocası yapılan Ali Rûmî belli başlı isimlerdir. Ayrıca iyi bir ta’lik hattatı olarak devrinde inşa edilmiş birçok eserin kitâbesini yazdığı tahmin edilen Abdülbâki Efendi’nin, o yıllarda kitâbelere imza atma geleneği yerleşmemiş olduğundan, bu nevi yazılan bilinmemektedir, Şeyhülislâm Esad Efendi, Atrabü’l-âsâr’da (s. 450) onun mûsikide ilim ve pratik bilgi sahibi olduğunu, besteler yaptığını belirterek bu sahada da devrin üstatlarından biri kabul edildiğini yazmaktadır. Ancak Selanik’teki müderrisliği sırasında rindmeşrep ve ehl-i keyf olduğu suçlamasıyla azledilmesi ve ilmi muhiti sebebiyle, bu yönü ile az tanınmış ve eserlerinin birçoğu unutulmuştur. Bununla beraber güfte mecmualarında bazı besteleri zikredilmekte, edebiyatımızın ve dinî mûsikimizin en güzel eserlerinden biri olan mi”râciyesi ise devrinde çok tanındığı gibi günümüze de birçok yazması intikal etmiş bulunmaktadır.
Eserleri; Devrinin yaygın deyimiyI’e “hezârfen” bir kişiliğe sahip olan Abdülbâki Efendi’nin edebiyat, sarf, nahiv ve ilm-i kelâma dair irili ufaklı birçok eseri ile bazı tercüme ve şerhleri bulunmaktadır.
Başlıca eserleri şunlardır : 1. Divan.Türkce şiirlerinin yer aldığı bu eserin İstanbul Üniversitesi Kütüphânesi (TY, nr. 7 10. 2796, 5562 / 1) ile Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Esad Efendi. nr.2660 )nüshaları bulunmaktadır. Yazma Divanlar Katalogu’nda ( III. 613) İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlı (TY.nr. 5562 / 1) yazmanın içinde (vr. 132b-151a) Abdülbâki Efendi’ye ait birkaç yazı örneği bulunduğu belirtilmekteysede, bu sayfalarda onun münşeatından nakledilmiş bazı parçalar vardır. Bilhassa kaside ve gazelleriyle tanınan şairin divanında Sultan II. Mustafa. Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Amcazâde Hüseyin Paşa gibi devlet büyükleri hakkında yazılmış birçok kaside yer almaktadır.
İsmâil Paşa’nın İzâhu’lmeknûn’da belirttiğine gore Farsça şiirlerinin toplandığı bir divanı varsa da bugüne kadar herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır.
2. Mi’racnâme. Manzum bir eser olup devrin önde gelen bestekarlarından Niznâm Yûsuf Efendi tarafından bestelenmiştir. Abdülbâki Efendi, eserinin her yıl Mi”râc kandilinde Eyüp Camii’nde okunması ve bu esnada davetlilere şeker, şerbet, öd ve anber ikram edilmesi için bir vakıf yapmış ve eser uzun yıllar bu şekilde okunmuşsa da, sonraları bestesi Nâyî Osman Dede’nin mi’râciyesiyle karışarak unutulmuştur. Eserin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi”nde (TY, nr. 2480. 2633, 4636) ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Hacı Mahmud Efendi. nr. 3702, 3879, 4478 ; Lala İsmâil, nr. 264 / 1) birçok yazması bulunmaktadır.
Mi’râciyeler üzerinde bir doktora çalışması hazırlayan Metin Akar, incelemesinde Abdülbâki Efendi’nin bu eserinide tanıtmış, ancak onun ölüm tarihini yanlış olarak 1810 gösterdiğ i için mi’râciyenin yazılış tarihini de “1810 yı -lından önce” kaydıyla belirtmiştir. Ayrıca Metin Akar, Abdülbâki Ârif’in eseriyle Ârif Süleyman’ın mi’râciyesini birbirine karıştırarak tek bir esermiş gibi göstermektedir. Gerçekte Ârif Süleyman’ ın da manzum bir mi’râciyesi bulunmaktadır. Nitekim Reîsûlküttâb Ârif Efendi divanı içinde basılan (Bulak 1258) iki mi’râciyeden biri Abdülbâki Efendi’ye ait olduğu halde diğeri Ârif Süleyman’ın eseridir. Abdülbâki Efendi’nin mi’râciyesı, Manzûme-i Mi’râciyye adıyla Tâhirülmevlevî tarafından yanlış olarak Sırrı Abdülbâki Dede’ye ait gösde’ye ait gösterilip ayrıca da basılmıştır (İstanbul 131 8 ). 3. Siyer-i Nebî. Manzum bir mukaddimeyle başlayan bu mensur eser, Hz. Peygamber’in ecdadından itibaren peygamberliğinin dördüncü yılına kadar cereyan eden olayları anlatmaktadır.
Ancak Abdülbâki Efendi eserini parça parça yazdığı ve bitiremeden vefat ettiği için,Siyer-i Nebî, Vezîriâzam Nevşehirli İbrâhim Paşa’ nın emriyle, Abdülbâki Efendi’nin damadı Faiz Efendi tarafından 1131 Recebinde (1719) tamamlanmıştır.
Eserin Fâiz Efendi hattıyla 1131’de (1719) yazılmış nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Hüsrev Paşa, nr. 4 14 ) mevcuttur. Vak’anüvis Râşid siyerini övmekte ve devrinde çok beğenildiğini belirtmektedir. Sağlığında yazılmış (11 2 1 / 1 709-10) eksik bir nüshası ise İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, nr. 1 472) bulunmaktadır.Aynı yerde (TY,nr. 1673,9714) ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Esad Efendi,nr. 3719/7 ; Hâlet Efendi, nr. 733 ; Hamidiye,nr. 954, 955) başka nüshaları da vardır, 4, Menâhicü’l .usûli’d-dîniyye ilâ mevâkıfi’l-makâsıdi’l-ayniyye, Kelâm ilmi ve metotları hakkında yazılmış Türkce bir kitaptır. Ancak kaynaklarda ve kütüphane fihristlerinde adı Kitâbü’l-Menâhic, Menâhicü’l-usûli’d-dîniyye, Menâhicü’l-vüsûl ilâ medâricü’l-usûl, Nürûl-lâmi’ burhânü’s-sâtı’,Hakâyıku’l-merâm fî tahîki dekâyı kı ilmi kelâm, Menâhic fi ilmi kelâm gibi değişik şekillerde geçmektedir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Şehid Ali Paşa, nr. 163 1) müellif hattıyla bir nüshası bulunmaktadır. Müellif eserinin mukaddimesinde. şer’î ilimlerin esası olan ilm-i kelâmın herkesçe bilinmesi gerektiğini, ancak bu sahada Türkçe bir eser yazılmadığını söyleyerek bir risâle kaleme almaya başladığını, daha sonra bundan vazgeçtiğini, fakat Vezîriâzam Merzifonlu Kara Mustafa ‘ Paşa’nın emriyle müsveddeleri birleştirerek eserini tamamladığını belirtmektedir. Eser kelâm ilminin tarifi, mevzuu, faydası, kıymeti ve gayesi, mebde ve meâd·, Mâtürîdî ve Eş’arî mezhepleri arasındaki ihtilâflar, sıfâtullah, ilm-i gayb, kader, nübüvvet, mi’rac, melekler, cin ve şeytan, kıyamet, cennet-cehennem, rü’yet, imârnet ve hilâfet gibi her birine “matlab” adı verilen bölümlere ayrılmıştır. Kütüphanelerde pek çok yazması bulunan eserin İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki bir nüshasi (TY. nr. 2 155 ), torunu Mehmed Şeref Efendi tarafından 1135’te (1722-23) güzel bir ta’likle yazılmıştır. 5. Mukkaddime-I Ahlâk-ı Nâşırî Mu’arrebi. Nasîrüddin-i Tüsî’nin eseri olan Ahlâk-ı Nâsirî’nin mukaddime kısmının Farsça’dan Arapça’ya tercümesidir.
6. Mukaddime-i Fethiyye. Kaynaklarda Makâme-j Fethiyye adıyla da anılan bu eserin mahiyeti hakkında tam bir bilgi elde edilememişse de, isminin yazılışında bulunması muhtemel bazı imlâ hataları göz önüne alınarak Makâle-i Kandiyye ile aynı eser olabileceği tahmin edilmektedir.
7. Makâle-i Kandiyye. Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın Uyvar’da kazandığı başarı ve Kandiye’yi zaptetmesi dolayısıyla yazılmış bir manzumedir. Brockelmann eserden, Maqâmat fath Qandîya adıyla bahsetmekte ve bir nüshasının Leiden’de bulunduğunu bildirmektedir (bk. GAL Suppl.,, II.630).
8. Ma’ne’l-bid ‘a. Arapça küçük bir eserdir. Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde (nr 2822 ) kayıtlı mecmuanın baş tarafında bulunmaktadır.
9. İmru’ün ve nefsühû. Nahiv ilmiyle ilgili Arapça bir risâledir. Bir nüshası Âtıf Efendi Kütüphanesi’ndeki mecmuada yer almaktadır.
10. el-Ma’rife ve’n-nekre, Nahivle ilgili Arapça bir eserdir. Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde aynı mecmua içinde bir nüshası mevcuttur.
11. Şerhu kasîde-I ‘Abdullâh Pâşâ. Köprülüzâde Abdullah Paşa’nın Arapça bir kasidesinin şerhidir. Bu eserin de Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde aynı mecmua içinde bir nüshası vardır.
12. Ta’ribü Risâleti’l-‘İşâm fi’lhakîkati ve’l-mecâz, İsâmüddin eli-İsferâyînî’nin (ö 944 / 1537) Risâle fî ‘ilmi’l-mecâz adlı Farsça eserinin Arapça
tercümesidir. Bir nüshası Leiden’de E. J. Brill koleksiyonunda bulunmaktadır (bk GAL Suppl., II. 571). Ayrıca Âtıf Efendi Kütüphanesi’ndeki mecmua içinde de (nr. 2822) yer almaktadır.
13. Risâle-i Lâm. Hediyyetü’l- ‘ârifin ‘de belirtildiği ne göre nahivle ilgili bir eserdir. Şeyhî eserin adını Risâle-i Lâm-ı Ta’rîf olarak vermektedir. 14. Tahmîs-i Kasîde-i Bânet Su’âd. Kâ’b b. Züheyr’in Kaşîde-i Bürde adıyla da anılan şiirinin tahmisidir. Bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde (H . Hüsnü Paşa, nr.10 13/ 3) bulunmaktadır. Müstakimzâde, Abdülbâki Efendi’nin 1116 (1704-1705) yılında kaleme aldığı hatla ilgili bir risâlesinden bahsederek onun, hattaki hocası Mehmed Tebrîzî’den İranlı hattat Mîr Ali Tebrîzî hakkında duyduğu bir bilgiyi naklettiğini belirttiğine göre, böyle bir risâlesi olduğunu kabul etmek gerekir. Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi’nde Tarlan yazmaları arasında Mecmûa-i Nefîse başlıklı bir mecmuanın (nr. 75 / 5) beşinci risâlesi olarak yer alan Takdîmü mecelleti’r-râbia isimli bir risâle Abdülbâki Efendi’nin kaleminden çıkmış ve Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa ‘ya sunulmuştur.
İçinde çeşitli şairlerden derlenmiş Farsça, Arapça ve Türkce şiirlerle müellifin kendi eseri olan bazı Arapça ve Türkce yazılar bulunmaktadır. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde mevcut Divan’ı (lY, nr. 5562 / i) içinde bulunan çeşitli konulardaki yazıların (vr. 132 b – 151 a ) Abdülbâki Ârif Efendi’nin kendi kaleminden çıkan münşeatından nakledilmiş olduğu bazı sayfa altlarında açıkça belirtilmiştir. Bu ibâreler onun bir münşeat mecmuası kaleme aldığını göstermekteyse de, günümüze kadar bir nüshasına rastlanamamıştır.
BİBLiYOGRAFYA:
Şeyhî, Vekâyiu’I-fuzalâ (nş r . Abdülkadir Özcan), İstanbul 1988, s. 358·360; Râşid,Târih, İstanbul 1282, IV, 10-11 ; Salim, Tezkire, İstanbul 1315, s. 441·446 ; Esad Efendi. Atrabü’J-âsârr, İstanbul 1311, s. 450; Müstakimzâde.Tuhfe’i Hattâtin (nşr. İbnülemin Mahmud Kemal). İstanbul 1928, s. 669·670, 690; Sicill-i Osmânî, III, 297-298 ; Osmanlı Müellifleri, 1, 362-363; Îzâhu’l·meknûn, 1, 515 ; 11 562; Hediyyetü’l-‘ârifîn, 1, 496 ; Pakalın. II, 539·541; Brockelmann, GAL Suppl., II, 571, 630 ; S. Nüzhet Ergun, Türk Şa irleri. İstanbul 1936·45, 1, 57·60 ; a.mlf .. Antoloji, 1, 125; TCYK-Siyerler, S. 362·365 ; TYDK, III, 611-613 ; Vasfi Mâhir Kocatürk, Büyük Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1970, s. 503·504 ; Şevket Rado, Türk Hattatları, İstanbul, ts. (Yayın Matbaacılık). s. 121; Mehdî Beyânî. Ahvâl ü Âşâr-ı Hoşnüvîsân, Tahran 1363 h ş . , I-II, 364; Ramazan Şeşen v.dğr .. Catalogue of Manuscripts in The Köprülü Library, İstanbul 1986, III, 122 ; Metin Akar, Türk Edebiyatında Manzum Mi’rac-Nâmeler, Ankara 1987, s. 184·189 ; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, ” Değerli Türk Alimi ve Güzelsanatlar Üstadı Abdülbâki Ârif Efendi”, TTK Belleten, XXII / 85 (1958), s. 11 5; TA, I, 309 ; TDEA, I, 155.İSAM Mustafa Uzun
1956 Tirebolu doğumlu. 1969 yılında Giresun İmam-Hatip Okulu’na girdi. 1975 Trabzon İmam-Hatip Lisesi mezunu. 1975’te Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. 3. sınıfta hocası Dr. Muzaffer Ecevit’in teşvik ve ilgisiyle hüsn-i hat üzerine yoğunlaştı. Rik’a ile hüsn-i hatta başlayan Sakal, 1980 yılında hat ve ebru üstadı M.Fuat Başar’dan sülüs ve nesih yazılarını meşk etti.
TC. Kültür Bakanlığı’nın 7, 8 ve 9. Türk Süsleme Sanatları Sergisi’ne katıldı ve eserleri yayınlandı.
Mart 1997’de Kültür Bakanlığı’nın “Besmele Tuğra Yarışması”nda Başarı Ödülü (Birincilik) kazandı.
İslam Tarih Sanat Kültür ve Araştırma Merkezi (IRCICA) nin düzenlediği “4. Uluslararası Hüsn-i Hat Yarışması”nda celi sülüs dalında Dünya ikincisi oldu.
Kültür Bakanlığı’nın “10. Türk Süsleme Sanatları Yarışması”nda Hüsn-i Hat dalında Başarı Ödülü (Birincilik) kazandı.
Mayıs 2001 tarihinde IRCICA’nın düzenlediği “5. Uluslararası Hüsn-i Hat Yarışması”nda celi sülüs dalında Dünya ikincisi oldu.
Kültür Bakanlığı’nın “11. Türk Süsleme Sanatları Yarışması”nda Hüsn-i Hat dalında Başarı Ödülü (Birincilik) kazandı.
İran İslam Cumhuriyeti tarafından 2. defa düzenlenen “Uluslararası Hat Sanatı Yarışması”nda Besmele istifi ile Dünya birincisi oldu.
19 Ocak 2004’te IRCICA tarafından Dubai’de düzenlenen “Uluslararası Hat Sergisi”ne katıldı.
12 Aralık 2005 tarihinde Albarakatürk Finans Kurumu’nun kuruluşunun 20.yılı münasebetiyle düzenlenen Uluslararası Hat Yarışması’nda sülüs dalında üçüncülük ödülü kazandı.
“Kalemdeki alınteri yardımseverlik için” temalı Albaraka Türk Geleneksel Hat Yarışması’nda celî sülüs dalında teşvik ödülü kazandı.
Mehmet ve Osman Özçay’dan ders alan ve derin hüsn-i hat bilgilerinden istifade eden Sakal, halen Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmalarını devam ettirmektedir. Otuzdan fazla sergiye katıldı. Evli ve dört çocuk babasıdır.
1975 yılında Kastamonu, Tosya, Özboyu Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde,orta ve liseyi Kastamonu İmam Hatip Lisesi’ nde bitirdi. 1997yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1996 martında fakültede 3.sınıf öğrencisi iken İstanbul Müftülüğü’nde ilk memuriyete başladı. 1997 temmuzunda Büyükçekmece, Gürpınar Merkez Camii’nde kendi isteği ile imam-hatip olarak tayin oldu. 2000 temmuzunda Şişli Halil Rıfat Paşa Camii’ne nakloldu. Halen aynı yerde görev yapmakta olup evli ve 2 çocuk babasıdır.Hüsn-i Hat sanatına ilk olarak lise yıllarında Rafet Küllüoğlu’ndan rik’a meşk ederek başladı.
İki yıl çalışarak rik’ayı tamamladı.1992 de üniversite öğrencisi olarak İstanbul’a geldiğinde Hattat Hasan Çelebi’den sülüs ve nesih yazılarını çalışmaya başladı. Ders ilk olarak, kaide gereği sülüs Rabbi Yessir duasını çalışmaktır. Bu çalışma yaklaşık olarak altı ay sürmüştür. Bundan sonra harflere geçilmiştir. Altı yıllık çalışmanın neticesinde 1998 de IRCIİCA’da (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu’nun başkanlığında düzenlenen törenle icazet altı. İcazetinde Hattat Davut Bektaş’ın da imzası vardır.Ayrıca fakültede Prof. Dr. Muhittin Serin’den rik’a’yı tekrar çalışarak geliştirdi. Prof. Dr. Ali Alparslan’dan Celi Divani yazıyı meşk etti. Aynı hocadan ta’lik dersleri alırken Ocak 2006 da hocası vefat etti. Yarım kalan Ta’lik yazıya, halen Üsküdar Tarih ve Tabiat Vakfi’nda Hattat Hasan Çelebi Hoca’dan devam etmektedir.Bugüne kadar otuzu aşkın karma sergiye katıldı. Tezhiblerini Güher Erk, Dilek Selamet ve Murat Selamet’in yaptığı ilk kişisel sergisini 25.02.2005 de Kadıköy Seven Sanat Galeri ‘de açmıştır.Çalışmaları arasında Tosya, Seyit Gazi Camii ve Özboyu Köyü Camiilerinin yazıları ile Şişli, Ayazağa Şerife Bacı Camii’nin ahşap kapısının işlemelerindeki yazıları vardır.Çalışmalarına PERPA Ticaret Merkezi’ndeki atölyesinde devam eden Ahmet Kutluhan aynı zamanda Üsküdar Tarih ve Tabiat Vakfı’nda hocasına asistanlık yapmaktadır.Katıldığı Sergilerden Bazıları :
Kasım 2001 Altunizade Kültür Merkezi – Üsküdar
Aralık 2001 Toprakbank Sanat Galerisi – Beşiktaş
Mayıs 2002 Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi – Sultanahmet
Mayıs 2002 Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi – Kastamonu
Kasım 2002 Artemis Sanat Galerisi – Osmanbey
Mart 2003 Ümit Yaşar Galerisi – Levent
Aralık 2003 İl Halk Kütüphanesi – Konya
Kasım 2004 Hasan Çelebi ve talebeleri hat sergisi, Maksut Varol Müzayede Galersi – Nişantaşı
Kasım 2005 Veni Vidi Göz Hastanesi – Bağdat Caddesi
Ağustos 2007 Talebelerinden hocalarına uluslararası hat sergisi, Altunizade Kültür Merkezi -Üsküdar
Eylül 2007 Hasan Çelebi ve talebeleri hat sergisi, Mehmed Akif Kültür Merkezi – Pendik
Ali Haydar Bey 1802’de doğdu. Asrının seçkin hattatlarındandır. Talik yazı üstadıdır. İcazetnamesi Topkapı’da bulunmaktadır. Meşhur hattat Sami Efendi’nin nesta’lik hocasıdır. 1870’de vefat etmiştir. Kabri Yahya Efendi Kabristanı’nda olup mezar taşı Sami Efendi tarafından yazılmıştır. Sami Efendi nefis bir talik yazı ile yazdığı kitâbeye hocasına hürmeten imzasını atmamıştır.
1977 Tokat Zile doğumlu. İlk orta ve lise eğitimini burada tamamladıktan sonra, 2008 yılında Gazi Üniversitesi Ç.M.Y.O. El Sanatları bölümünden, yüksek onur listesinden mezun oldu.Okul yıllarında geleneksel sanatlar dalında aldığı eğitimi,mezun olduktan sonra açtığı SUYUN NİDASI isimli sanat atölyesinde devam ettirdi ve burada çok sayıda öğrenci yetiştirdi.Çorum’da kurumlar bazında ilk kez ebru kursu açılmasına vesile oldu ve ebru sanatının Anadolu’da halkla buluşmasını sağladı.Geleneksel sanatlara verdiği bu hizmet nedeniyle hem yerel hem de ulusal basında takdir görüp çok kez röportajları yayınlandı. Ebru sanatçısı ALİ SARAÇ’ın atölyesinde profesyonel ebru eğitimini tamamlayıp kendisinden bu konuda icazet aldı.2008 yılından itibaren Çorum Halk Eğitim Merkezi ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde ebru alanında eğitmenlik yaptı.2010 yılı BOĞAZ ve ERGUVAN projesinde YENİ BAHAR isimli ebru çalışması ile kitap projesine girmeye hak kazandı.Halen Gebze Eğitim Merkezinde Ebru dersleri vermektedir.
Katıldığı sergiler:
Suyun Nidası atölye açılışı ve kişisel sergi
Çorum güzel sanatlar galerisi karma sergi
Metef fuarı karma sergi ve workshop
Mutlukent İ.Ö.O. ebru sergisi
Gebze Halk eğitim merkezi karma sergi
1974 yılında Sivas’ta doğmuştur. Cumhuriyet Üniversitesi Kontrol Sistemleri Teknolojisi bölümünü bitirdi. Cefer Yıldız’dan 1.5 sene tezhib kursu aldıktan sonra çalışmalarına devam etti. Değerli sanatçı Arda Çakmak ile tanıştıktan sonra farklı bir bakış açısı yakalayarak Arda Çakmak’ın desteği ile çalışmalarına devam etti. Pek çok sergiye katıldı. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok koleksiyonda eserleri vardır. 12. Devlet Türk Süsleme Sanatları “Devlet Tezhip Yarışması”nda eseri ödüle layık görüldü.
1957 yılında Ankara’da doğdu.İlk ve ortaöğrenimini Ankara ve Erzurum’da tamamladı. Devlet bursuyla gönderildiği İngiltere’deki Elektronik Mühendisliği eğitimini 1979 yılında, aynı dalda yüksek lisans eğitimini 1980 yılında tamamlayarak yurda döndü. Mühendislik hayatını bir kamu kurumunda yönetici olarak sürdüren Alparslan BABAOĞLU, evli ve Elif ve Burak isimlerinde iki çocuk babasıdır.
1984 yılında Topkapı Sarayı Nakışhânesi’ne devam ederken başladığı ebru yapımını aralıksız sürdürmektedir. 1985 yılında ustası merhum Mustafa DÜZGÜNMAN ile tanıştı ve 1989 yılında kendisinden ebru sanatının öğretilmesi ve icrâsı konusunda icâzet aldı. İlk kişisel sergisini 1990 yılında Topkapı Sarayı’nda açtı, aynı yıl Washington D.C.’de ikinci, 1991 yılında memleketi olan Çorum’da üçüncü ve 1999 yılında Yıldız Sarayı Çit Kasrı’nda dördüncü kişisel sergisini açtı. Sayısız karma sergiye katıldı. 1999 yılında Neyzen Sadreddin ÖZÇİMİ’ye icazet vermiştir.
Aslıhan Şentürk 23.10.1975 Üsküdar’da doğdu.1993’de Üsküdar İmam hatip lisesi’nden mezun oldu.
İstanbul Üniversitesi Diş Protez bölümünü bitirdi.
Tezhip eğitimine Necati Sancaktutan ile başladı.
2001-2003 yılları arasında Kültür Bakanlığı Topkapı Tezhip kursunu bitirdi.
2003-2004 Hekimoğlu Ali Paşa medresesinde Serap Bostancı hanımla tezhip eğitimine devam etti.
2005-2007 Yıldız Şale’den,Sabiha Koç’dan dersler aldı.
2008 yılında Dilek Yerlikaya ile başladığı minyatüre devam etmektedir.
2009 yılında Emel Türkmen ile Klasik Türk Sanatları Vakfında tezhip derslerine başladı…
Katıldığı sergiler: 2004 Karma sergi CRR
2009 İsmek feshane karma sergisi
2009 Klasik türk sanatları vakfı seminerleri ve sergisi (Altunizade kültür merkezi)
2009 Klasik türk sanatları şaheserleri sergisi (Sherton hotel)Ankara
2010 İsmek Bağlarbaşı kültür merkezi Karma Minyatür sergisi
1966 yılında Aksaray’da doğdu. 1986 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığında memuriyet hayatına başladı. 1994 yılında Kırıkkale Üniversitesi’nden mezun oldu.
1999 yılında Hattat Doğan Çilingir’den hüsn-i hat meşkine başladı. 2003 yılında Hattat Fuat Başar, Adem Sakal ve Doğan Çilingir’den icazet aldı. Fuat Başar’dan celi sülüs meşkini bitirdi. Yurt içinde çeşitli kişisel ve karma sergilere katıldı. 2005 yılında emekliye ayrıldı.
Halen hat sanatı ile ilgilenmekte ve çalışmalarını Ankara’daki atölyesinde öğrencileri ile beraber sürdürmektedir. Sanatçı Kültür ve Turizm Bakanlığı Eğitim ve Kültür Dairesi Başkanlığı’nda Hat Sanatı Komisyonu üyesidir. Farsça bilmektedir.
Bknz: Çarşambalı Ârif Bey
İbrahim Feyhaman Duran, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın kızının ahfadından Rüsumat Emâneti muavin yardımcısı Enderûni Süleyman Hayri Bey (ö. 1309/1860)’in oğludur. 1 Muharrem 1304/30 Eylül 1886’da Kadıköy’de doğdu.
Galatasaray Lisesi’nde okuyup mezun olduktan sonra beş sene kadar bu lisede öğretmenlik yaptı. Resimdeki kabiliyeti Prens Abbas Halim Paşa tarafından takdir edilerek resim tahsil etmek için Avrupa’ya gönderildi. Paris Sanayi-i Nefise okulunda Kormon ve Janpol Lorans’ın atölyeleride çalıştı. İstanbul’a dönüşünde Kız Sanayi-i Nefîse Okulu’nda resim hocalığına atandı. 1927’de Güzel Sanatlar atölye öğretmenliğine atandı. Hattat Sami Efendi’den, Galatasaray Sultanîsi yazı hocası İzzet Efendi’den ve Mahmud Bey Matbaası hattatı Tahsin Efendi’den yazı meşk etmiştir. Güzel Sanatlar Akademisi resim hocası iken yaş haddinden emekli oldu.
Evinde resim yapmak, yazı yazmak ile meşgul iken 6 Mayıs 1970 tarihinde vefat etti. Kabri, Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği 9. Ada 1.bloktadır. Yanında, 1986 yılında vefat eden değerli arkadaşı A. Süheyl Ünver’in kabri vardır.
(İbnülemin, 95; Feyhaman, İstanbul, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü 1970 Yayınları, 1970, 26 s.)
Kaynak: Dr. Süleyman Berk, Eyüplü Hattatlar, Eyüp Sultan Belediyesi Yayınları.
1984 yılında Erzurum’da doğdu. 2006 yılında K.T.Ü İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. 2008 yılında Marmara Üniversitesi’nde İslam Sanatları ve Tarihi Anabilim Dalı’nda “Hat, Süsleme Sanatları ve Mimarî üslup bakımından Yahya Efendi Kabristanı Mezar Taşları” isimli tezi ile Yüksek lisans eğitimini tamamladı.
İlahiyat öğrenimi sırasında ebru ve hat sanatlarına yönelen sanatçı, 2006 yılından itibaren sanat eğitimine dayısı ve hocası, Fuat Başar ile devam etti. Halen doktora hazırlık döneminde olup, sanat çalışmalarına Üsküdar’da bulunan atölyesinde devam etmektedir. Birçok sanat organizasyonunda yer alan sanatçının katıldığı bazı sergi, proje ve çalışmalar şunlardır;
-“Damlada Hayat Bulan Sanat” Kişisel Ebru Sergisi ve Semineri, İstanbul,06.02.2013
-İstanbul Klasik Sanatlar Merkezi Koleksiyonu Sergisi, İKSM, İstanbul, 03.12.2012
-14. Müsiad Uluslararası Fuarı-El Sanatları Sergisi, İstanbul, 11-14.10.2012
-Jenerik Ebru çalışması çekimi, ATV, 2012
– Mehmet Akif, Klasik Türk Sanatları Sergisi, Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi, İstanbul, 17.03.2012
-Mehmet Akif, Klasik Sanatlar Sergisi, TBMM, Ankara, 27.12.2011
-Karma Sergi, ASO Kültür Merkezi, Ankara Sanayi Odası, 16.12.2011
-Kutlu Doğum Haftası “Klasik Sanatlar Sergisi, Beyoğlu Sanat Galerisi, 10.04.2012
-“Ustaların izinde” Sergisi, Altunzâde Kültür Merkezi, İstanbul, 12.11.2011
-Beyoğlu’nda Klasik Sanatlar Sergisi, Beyoğlu Sanat Galerisi, İstanbul 17.08.2011
-“İstanbul’un Yüzü” Projesi, Rumeli Hisarı, Akkâse Çalışma, 2011
-Klasik Türk Sanatlarından Şahaserler Sergisi, Sheraton Hotel&Convention Center, Ankara, 02.03.2009
-“Suya Düşen Umut” Ebru Sergisi, Beyoğlu Sanat Galerisi, İstanbul, 2009






